'' Kafesinden kaçmış birer kartal gibi, hiç yorulmamış ve aç kurtlar gibi, amansız bir Sayan dağı fırtınası gibi geldiler üstümüze prensim. Son askeriniz de orada can verdiğinde ve son bayrak da toprağa düştüğünde, onlar hiç arkalarına bakmadan ve sanki hiç savaşmamış gibi sürdüler atlarını bozkıra. Prensim soruyorsunuz nasıl durdurabiliriz diye? Efendim, onlar (TÜRKLER) durdurulamazlar."
(Çinli komutan Ho-Tsun'un Çin prensine hitaben yazdığı mektuptan alıntı)

“Bismillah ve ali berekatü Resulullah, Kabza, Cebrail Aleyhisselâm eliyle Hak Teala'nın emriyle, cennetten çıkıp, evvela Âdem Aleyhisselam'a verildi, ondan sonra, Sultan-ı Enbiya, Peygamber Efendimize verildi. Onun izni şerifiyle Sâd Bin Ebî Vakkas pirimiz oldu. Ondan, sahabe birbirine verdi, oradan ustalar aldı, benim ustam da bana emanet etti, ben de emaneti sana teslim eyledim. Fîsebilillah, niyet edip gaza niyetine ok at, talip olan kabza aşıkına bu minval üzere, hayır ve dua ile teslim edersin.” ( küçük kabza merasimi duası )


26 Temmuz 2007 Perşembe

Ünlü Kemankeşler - 1


SULTAN II. MAHMUD (1784 - 1839); Saltanat: (1808-1839)

Sultan II. Mahmud , okçuluk sporu ile yakından ilgilenmiş bir padişah , aynı zamanda önemli rekorlar kırmış bir kemankeşti. Bu sayede, saltanatı devrinde Türk okçuluğu son parlak dönemini yaşamıştır.
Sultan, 1232 (1817) yılında okçulukla ilgilenmeye başlamıştı. 1233 (1817) yılı Muharreminde kabza almaya karar verdi ve altı aylık bir öğrenimden sonra 6 Recep 1233 (1818) günü büyük bir ziyafet ve törenle Şeyhü’l-meydan binyüzcü Üsküdarlı Hafız Ahmed Efendi’den kabza aldı.
Sultan, bu tarihten itibaren sık sık Okmeydanı’na gelmiş, kısa zamanda binyüzcü kemankeşliğe yükselmiş, menzil atışlarına katılarak önemli rekorlar kırmıştır.Ayrıca her fırsatta, gerek Okmeydanı’nda gerek çeşitli mesire yerlerinde kendisinin de katıldığı ok koşuları düzenlemiştir.Sultan II. Mahmud’un, açtığı yeni menzillere veya mevcut menzillerde kırdığı rekorlara ait ayak,ana ve baş taşlarından her biri büyük birer abide görünümündeydi.Bunlardan bazıları -belki büyüklüğü sebebiyle yok edilmediği için!- günümüze kadar gelebilmiştir. Bu menziller tarih sırasıyla şöyledir:

1- Yıldız-Poyraz ile atılan CERRAH MENZİLİ’nde 18 Rebiülevvel 1245(1829) günü 11.5 gez aşırı atıp taş dikmiş,aynı yerde 1248(1832-1833)yılında 14.5 gez ve 29 Cemaziyülahır 1251(1835) günü 12.5 gez daha aşırı atarak taşını sürmüştür.Girland motifli bir tepeliği bulunan,uzun dikdörtgen sütunun kitabesinde sadece ilk iki atışın tarihi verilmiştir.

Bu demde bozdu müjde Menzil-i Cerrahı Mahmud Han
İkinci defa onbeş gez dahi sebk eyleyüb ol Şah
Yeunun vardı bin yetmişiki buçuğa el’an
Seza Pertev nişangahında tarih olsa cevhardar
Yine bu menzile onbeş gez ok aldırdı Mahmud Han
Sene 1245-1248

2- Günbatısı-Lodos ile atılan EMİN MENZİLİ’nde 12 Cemaziyülahır 1247(1831) günü 39 gez aşırı rekor kırıp taş diktirmiş ve daha sonra 1252(1836) yılı Recep ayında 2.5 gez ileriye atarak 1201.5 geze taşını sürdürmüştür.Barok süslemeli, vazo biçimi tepeliği olan uzun dikdörtgen sütunun beş beyitlik kitabesinde son mısralar şöyledir:

Bir atışında onsekiz gez eyleyüb tir-i güzar
Bozdu Tacirzade menzilgahın ol sahib kıran
Yazdı Pertev ıtla’-ı rana iki tarih tam
Bozdu çok gezle Eminin Menzilin Mahmud Han
1247
Dikti ala merkeze Şah-ı Zaman ziba nişan
1247
Devam Edecek...
-
Sultan II.Mahmud'a ait nişan taşı, Piyalepaşa Mahallesi.


( Nişan Taşlarının Resimleri İlave Edilecek... )



Sultan II.Mahmud'a ait nişan taşı, Piyalepaşa Mahallesi.
Okmeydanı, İstanbul
1250 (Milâdî 1834)

Piyalepaşa Mahallesi Ülev Sokağı üzerinde (Kadınlar Çeşmesi’nin üst tarafında ve Çukur Sokağı’nın karşısına düşen yerde, set üzerinde) bulunan, Sultan II. Mahmud’a ait nişan taşının celî ta’likle yazılmış kitâbesi:

Kemankeşlikde yektâ Hazret-i Sultan Mahmûd Hân
Bu meydân-ı hünerde taş dikdi çok nişan bozdu
Selefde pehlivanlar birbirin sebk etdiler gerçi
Serâpâ bunca menzilgâhı hangi pehlivan bozdu
Biri bu menzil-i meşhûr idi bindoksanüç hatve
Bunu tâ onsekiz gez geçdi ol şâh-ı cihân bozdu
Bu rütbe merkez-i i’câza vâsıl olmadı kimse
Kemankeşler bu yolda hayli ok kırdı keman bozdu
Çü takvîm-i kühen çok haşv-i zâid eyledi imhâ
Nice âdât-ı nâ-hemvârı peyderpey hemen bozdu
Hudâ kılsın müeyyed zâtını teyid ü nusretle
Denilsin her tarafda hasmın ol sâhipkıran bozdu
Bu târîhe gelince kimse kaadir olmamış Pertev :
Bu Abdullah Efendi Menzili’n Mahmûd Hân bozdu.
1250 (Milâdî 1834)
Ketebehu el-abd-ud dâ’î Mehmed Sa’dullah gufira lehu”

Yektâ: Tek, eşsiz. Selef: Önceki, o işte veya o meslekte birinden önce bulunmuş kimse. Sebk etmek: Öne geçmek, önde bulunmak. Serâpâ: Baştan ayağa, tamamen. Hatve: Adım. Merkez-i i’câz: Yaptıklarıyla herkesi şaşkınlık içinde bırakan. Kühen: Eski. Haşv-i zâid: Gereksiz, boş, anlamsız söz. Âdât-ı nâ-hemvâr: Güç aşılan, engebeli âdetler (yapılması zorunlu hareketler). Müeyyed: Sağlam, kuvvetli. Teyid: Sağlamlaştırma, kuvvetlendirme. Nusret: Zafer. Sâhipkıran: Başarı ve üstünlük kazanan padişah. Ketebehu: Onu yazdı. Abd-ud dâ’î: Dua eden kul. Gufira lehu: Allah onu bağışlasın.

Sultan II. Mahmud (1808-1839), lodos havasıyla atılan Abdullah Efendi Menzili’nde 1834 yılında, menzilin atış koşuluna uygun olarak 80 dirhem yayla 18 gez aşırı atarak rekor kırmış ve 1111 geze bu taşı diktirmiştir. Dörtköşe gövdeli sütunun tepelik bölümündeki kabartma yapraklar altında yer alan kozalakların mermer işçiliği olağanüstü güzelliktedir.

Şinasi Acar






Sultan II.Mahmud'a ait nişan taşı, Kaptanpaşa Mahallesi.






Sultan II.Mahmud'a ait nişan taşı, Kaptanpaşa Mahallesi.
Okmeydanı, İstanbul
1248 (Milâdî 1832/1833)

Kaptanpaşa Mahallesi’nde, (Yaygeçidi Sokağı’na dik) Mezarlık Cami Sokağı üzerinde ve 5 no’lu evin önünde bulunan, Sultan II.Mahmud’a ait nişan taşının celî ta’likle yazılmış kitâbesi:

Şehinşâh-ı ma’ârif-pîşe Hân Mahmûd-i Cemsâye
Serîr-ârâ-yı şevket şehriyâr-ı ma’delet-mâye
Görüp bu menzil-i pâkizede bir nice tîrendâz
Mahâret arz edip vaz’-ı nişan etmiş bu sahrâya
Şeh-i seyyâre şükür remy idüb yıldız hevâsından
Bozup menzilgeh-i Cerrâh’ı vardı tâ bu mermâya
Hezârân bârekallah ol hıdivv-i kişver-ârâya
Anı bir kabzada onbirbuçuk gez geçdi bâlâya
Hamîde eyleyip kaddin kemân-âsâ kulu Hilmi
Oku târîhini yazdı bu meydângâh-ı ma’nâya
Dedi mısrâ’-ı evvel birle sânîden iki târîh,
Hezârân şerm ile arz etdi dergâh-ı mu’allâya :
Bu demde bozdu müjde Menzil-i Cerrâh’ı Mahmûd Hân
1245 (Milâdî 1829)

"Hüner meydânına taş dikdi ki Hûşenk Cemsâye
1245
Mukaddem Menzil-i Cerrâh’ı bozmuş, taş dikmişdi
Geçüp onbirbuçuk gez hazret-i şehinşeh-i devrân
İkinci def’a onbeş gez dahî sebk eyleyip ol şâh
Yekûnu vardı binyüzyetmişiki buçuğa elân
Sezâ Pertev nişangâhında târîh olsa cevherdâr :
Yine bu menzile onbeş gez ok aldırdı Mahmûd Hân"
1248 (Milâdî 1832/1833)

Şehinşâh-ı ma’ârif-pîşe: Hünerli (bilgili) şahlar şahı. Cemsâye: (Cem gibi) Koruyan, himaye eden. Serîr-ârâ-yı şevket: Yüce tahtı süsleyen (padişah). Şehriyâr-ı ma’delet-mâye: Âdil yaradılışlı padişah. Menzil-i pâkize: Temiz menzil (güzel uzaklık). Tîrendâz: Okçu (ok atan kimse). Vaz’-ı nişan: Nişan koyma, nişan taşı dikme. Sahrâ: Kır, ova, açık alan. Şeh-i seyyâre: Gezgin padişah. Remy etmek: Ok atmak. Menzilgeh-i Cerrâh: Cerrah Ali Bey menzilinin yeri. Mermâ: Atılan yer, hedef. Hezârân: Binlerce. Hıdivv-i kişver-ârâ: Ülkeyi süsleyen padişah. Hamîde eyleyip kaddin keman-âsâ: Boyunu yay gibi eğerek. Meydângâh-ı ma’nâ: Mana alanı. Mısrâ’-ı evvel birle sânîden: Birinci mısra ile ikinci mısradan. Hezârân şerm ile arz etdi: Çok utanarak sundu. Dergâh-ı mu’allâ: Yüce makam. Menzil-i Cerrâh: Cerrah Ali Bey menzili. Hûşenk: İran mitolojisinde bir kahramanın adı. Mukaddem: Önceden. Sebk eylemek: Öne geçmek, önde bulunmak. Elân: Şimdi, hâlen. Sezâ: Yaraşır.

Sultan II.Mahmud’un (1808-1839) saltanatı döneminde okçuluk son parlak dönemini yaşamıştır. Sultan 1817’de kabza almaya karar vermiş; altı aylık bir öğrenimden sonra 1818’de törenle kabza almış, kısa sürede ilerleme kaydederek art arda önemli rekorlar kırmıştır. Hicrî 1245 (Milâdî 1829) yılında, yıldız poyrazıyla atılan Cerrah Menzili’nde 11,5 gez aşırı atıp taş dikmiş; aynı yerde Hicrî 1248’de 15 gez ve 1835’te 12,5 gez daha aşırı atarak taşını sürmüştür. Uzun, dörtköşe sütunun kitâbesinde yalnızca ilk iki atışın tarihi verilmektedir. Anıtın en üst kısmındaki dikleme üç kuş kanatlı, ucu tokmaklı tuğ parçası (tepelik), bilinmeyen bir tarihte yok olmuştur.

Şinasi Acar


Sultan II.Mahmud'a ait nişan taşı, Keçecipîri Mahallesi.






Sultan II.Mahmud'a ait nişan taşı, Keçecipîri Mahallesi.
Okmeydanı, İstanbul
1247 (Milâdî 1831/1832)

Keçecipîri Mahallesi’nde, Ufuk Sokağı üzerinde,bir eve adeta bitişik olarak bulunan, Sultan II.Mahmud’a ait nişan taşının celî ta’likle yazılmış kitâbesi:

Kemâlât-ı cihânın merkezi Sultan Mahmûd Hân
Kalemde, seyfde, her türlü fende şâh-ı bîhemtâ
Ayak açdı yeniden vâdi-i himmetde şâhâne
Buyurdu bil ki mülk-i devleti tecdîd sertâpâ
Ok atdı menzile binikiyüzonbeş buçuk hatve
Resâ olmuş değildi kimseler bu merkeze asla
Elinde hâkî yayı vâr idi kavs-i kuzâh mânend
Hevâ gündoğrusuydu atdığı ok berk idi güyâ
Erişsin menzil-i maksûda yârab atdığı her ok
Nişangâh-ı hadeng-i hükmü olsun serteser dünyâ
Lisânım gerçi kaasır söyledim Pertev iki târîh :
Sütûn üzre yazılsa gösterir her mısra’ın bâlâ
Bu yerden atdı ok sultân-ı kevn eslâfı hep geçdi
1247
Hüner meydânına şâh-ı cihân taş dikdi zîb-efzâ (1)
1247 (Milâdî 1831/1832)

Kemâlât-ı cihânın merkezi: Dünyadaki bilgi ve erdemleri kendinde toplamış. Seyf: Kılıç. Fen: Bilim ve teknik. Şâh-ı bîhemtâ: Benzersiz hükümdar. Vâdi-i himmet: Emek ve çalışma alanı. Tecdîd sertâpâ: Baştan ayağa yenileme. Hatve: Adım. Resâ olmuş: Ulaşmış. Hâkî: Toprak rengi, (Burada) bir yay türü. Kavs-i kuzâh mânend: Gökkuşağı benzeri. Berk: Şimşek. Menzil-i maksûd: Amaçlanan yer, ulaşılmak istenen hedef. Nişangâh-ı hadeng-i hükm: Hükümdarlık okunun nişan yeri. Serteser: Baştan başa, tamamıyle. Kaasır: Kısa, kısır. Bâlâ: Yüksek. Sultân-ı kevn: Dünya padişahı. Eslâf: Öncekiler, o işte veya o meslekte birinden önce bulunmuş kimseler. Zîb-efzâ: Süsü çoğaltan, süsleyen, güzelleştiren.

Sultan II. Mahmud (1808-1839), okçuluk tarihimizin en büyük kemankeşlerinden biridir. Okçulukla ilgilenmeye başladığı 1817 yılından başlayarak menzil atışları yanında ok koşuları da düzenletmiş, bunlara kendi de katılmış ve çoğu kez birinci gelmiştir.

Sultan II. Mahmud yeni bir menzil açmak isteyince, fıskıyeli havuz biçiminde özgün bir ayak taşı diktirmiş (bu taş bir süre önce tahrip edilip parçaları sağa sola atılmıştır); gündoğusu havasıyla 1215,5 gezlik bir atış yapmış ve burada görülen taşı diktirmiştir. Padişahın bir meydan günü, kendi yerinden 10 gez aşırı atıp taşını sürdüğü bilinir. Dörtköşe gövdeli taşın tepesi barok üslûpta ve olağanüstü güzel bir mermer işçiliğiyle yapılmıştır, meşale ve ok kuburlarıyla süslüdür. Hemen altında özenle işlenmiş bir tuğra bulunmaktadır. 19. yüzyıl sonlarında basılmış eski kartpostaldaki taşın bugünkü durumu, renkli fotoğrafta görülmektedir.

- Nişan Taşları Kaynak : Şinasi Acar